İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NEDİR ?
11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzaya açılan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi (kısa adıyla İstanbul Sözleşmesi), 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. İstanbul Sözleşmesi, kadına karşı şiddet ve aile içi şiddet konularında temel standartları ve devletlerin bu konudaki yükümlülüklerini belirleyen bir Uluslararası İnsan Hakları Sözleşmesidir.
Anayasanın 90’ıncı maddesinin son fıkrasına göre
“Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası sözleşmeler kanun hükmündedir.”
Dolayısıyla İstanbul Sözleşme’si hükümleri de hukuki tesir olarak kanunlar ile aynı güçtedir.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NİN TEMEL İLKELERİ NEDİR ?
İstanbul Sözleşmesi, kadınları her türlü hem özel alan hem de kamusal alandaki şiddete karşı korumak, şiddeti önlemek ve ortadan kaldırmak amacıyla kadına yönelik şiddet konusunda bağlayıcılığa sahip ilk uluslararası sözleşmedir.
Sözleşmenin dört temel ilkesi;
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’ NİN AMACI NEDİR ?
Sözleşmenin maksadı şunlardır:
a. kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak,
b. kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınları güçlendirmek de dahil olmak üzere, kadınlarla erkekler arasında önemli ölçüde eşitliği yaygınlaştırma,
c. kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin tüm mağdurlarının korunması ve bunlara yardım edilmesi için kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirler tasarlamak;
d. kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti ortadan kaldırma amacıyla uluslararası işbirliğini yaygınlaştırmak;
e. Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin ortadan kaldırılması için bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesi maksadıyla kuruluşların ve kolluk kuvvetleri birimlerinin birbiriyle etkili bir biçimde işbirliği yapmalarına destek ve yardım sağlamak.
SÖZLEŞMEYE GÖRE KADINA KARŞI ŞİDDETTEN NE ANLAŞILMAKTADIR ?
Kadına karşı şiddetten; kadınlara karşı bir insan hakları ihlali ve ayrımcılık barındıran her türlü eylem anlaşılmaktadır. Bu terim, ister kamu ister özel yaşamda meydana gelsin , söz konusu eylemlerde bulunma tehdidi, zorlama veya özgürlüğün rastgele bir biçimde kısıtlanması da dahil olmak üzere, kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik zarar ve acı verilmesi sonucunu doğuracak toplumsal cinsiyete dayalı tüm şiddet eylemleri olarak anlaşılacaktır.
Kadın terimi 18 yaşından küçük kızları da kapsamaktadır.
SÖZLEŞMENİN DEVLETLERE YÜKLEDİĞİ YÜKÜMLÜLÜKLER NELERDİR?
Sözleşmenin 4 maddesine göre :
“Taraflar herkesin, özellikle de kadınların, gerek kamu gerekse özel alanda şiddete maruz kalmaksızın yaşama hakkını yaygınlaştırmak ve korumak için gerekli olan yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.”
Yine sözleşmenin 4. maddesine göre :
“Taraflar bu Sözleşme hükümlerinin, özellikle de mağdurların haklarını korumaya yönelik tedbirlerin, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, ulusal veya sosyal köken, bir ulusal azınlıkla bağlantılı olma, mülk, doğum, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği, sağlık durumu, engellilik, medeni hal, göçmen veya mülteci statüsü veya başka bir statü gibi, herhangi bir temele dayalı olarak ayrımcılık yapılmaksızın uygulanmasını temin edeceklerdir.”
Görüldüğü üzere İstanbul Sözleşmesi , sözleşme tarafı olan devletlere , başta kadınlara ve toplumun her kesimine karşı eşit davranma , temel hak ve özgürlüklerini güvence altına alma , buna göre politikalar geliştirme edimini yüklemektedir. Bu bakımdan İstanbul Sözleşmesi , T.C. Anayasası’nın “Cumhuriyetin Nitelikleri” başlıklı 2.maddesinde sıralanan Sosyal Devlet İlkesi , Eşitlik İlkesi , Demokratik Devlet İlkesi ve İnsan Haklarına Saygılı Devlet İlkesi başta olmak üzere Türk Anayasası’nın ve Anayasa’da belirtilen Türk Cumhuriyetini’ nin temel ilkeleriyle bağdaşmaktadır.
Dolayısıyla İstanbul Sözleşmesi usulüne uygun şekilde yürürlüğe girmiş Uluslararası bir sözleşme olduğundan kanun statüsünde bağlayıcılığı bulunmakta , T.C. Anayasası’na herhangi bir aykırılık teşkil etmemekte , aksine Anayasa’mızın temel dinamik ve ilkelerine uygun edimlerin yerine getirilmesini öngörmektedir.
Anayasamızın 2. Maddesini paylaşarak makalemize son veriyoruz:
T.C. Anayasası – Cumhuriyetin nitelikleri – Madde 2
“Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.”